GÜVENLİK DOSYASI /// Armağan Kuloğlu : GÜVENLİĞİN PAZARLIĞI OLMAZ

Armağan Kuloğlu : GÜVENLİĞİN PAZARLIĞI OLMAZ
E-posta : <mailto:oakuloglu@gmail.com> oakuloglu@gmail.com
Yeniçağ Gazetesi, 20 Mayıs 2022
Türkiye’nin, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine itirazı doğru bir yaklaşımdır. Ancak itirazın, bu ülkelerin terör örgütlerine verdiği destekten dolayı yapıldığı açıklanırken, NATO’nun daha fazla genişlemesinin de tehdidi arttırdığı gerçeği atlanmış ve genişlemenin desteklendiği beyan edilmiştir.
Genişleme doyum noktasına ulaştı
Soğuk Savaş’ın sonrası Sovyetlerden kopan ülkeler, bir taraftan bağımsızlıklarını kazanırken, diğer taraftan da güvenliklerini sağlamanın yollarını aramaya başlamışlardır.
Bu ülkeler uzunca bir süre fazla güvenlik endişesi yaşamamışlardır. Ancak Rusya’nın toparlanmasıyla endişeleri artmış, finans ve malzeme sıkıntıları da olunca kendilerini NATO içine atarak sıkıntılardan kurtulmaya çalışmışlardır.
Rusya’nın, özellikle Avrupa’nın güvenliğine tehdit olduğu düşüncesi, NATO’nun genişleme sürecini de beraberinde getirmiş ve 1999’dan 2020 yılına kadar, ABD’nin yönlendirmesiyle doğuya Rusya’ya doğru genişleyerek üye sayısını 16’dan 30’a çıkarmıştır.
ABD, stratejisini NATO’ya da kabul ettirmiş olup, nihai hedefi Rusya’yı sıkıştırıp, Çin’i oyun dışına itip tek kutuplu bir dünya düzeni oluşturmaktır. Genişlemenin amacı, Avrupa’nın güvenliği olarak ifade edilse de, esasen ABD’nin Avrupa’daki hegemonyası olduğu ve bunu için de NATO’yu kullandığı bir gerçektir.
Bu durumda Rusya’nın beka endişesiyle, NATO’nun daha fazla genişlemesine artık tahammül edemeyeceği ve bunun da Avrupa’da güvenlik sorunu yaratacağı bir gerçektir. Nitekim genişlemenin doyum noktasına geldiği, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla gün yüzüne çıkmıştır.
Genişleme devam etmemeli
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı, Finlandiya ve İsveç’i endişelendirmiş ve yıllardır tarafsızlık politikası izleyen bu ülkeler de NATO’ya katılmak istemiştir. NATO’nun genişlemesine başta ABD, birçok NATO üyesi de buna isteklidir. NATO genel sekreterliği de ABD’nin etkisiyle aynı paraleldedir.
Rusya da bunun sonuçlarının olacağını açıklamıştır. Zaten Ukrayna’da başarısızlıkla yüz yüze gelen Rusya’nın, Üçüncü Dünya Savaşını dahi göze alan bir çılgınlıkla, nükleer güç kullanabileceğini öne sürmesi, esnek mukabele stratejisinin bir tarafa bırakılarak karşılık verilmesini beraberinde getirebilir.
Genişlemenin devam etmesi sadece Avrupa’nın değil, Türkiye dahil daha geniş bir sahanın güvenliğini de tehlikeye sokacaktır. Bu nedenle Türkiye, NATO’nun genişlemesinin yaratacağı tehlikeyi de dikkate almalı, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğine yaptığı haklı itirazın arka planında bu durumu da hesaba katmalıdır.
İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğine itiraz
Türkiye’nin NATO’nun genişlemesine destek vermesi, İsveç ve Finlandiya’nın katılımını da koşulsuz kabul edeceği, ABD ve NATO’nun aksine hareket etmeyeceği şeklinde düşünüldüğünden, bu üyeliklere itiraz etmesi şaşkınlık yaratmıştır.
Bu ülkelerin, özellikle İsveç’in, Türkiye’ye tehdit PKK/YPG terör örgütlerine destek vermesi, onların hamiliğini yapması, FETÖ üyelerini ülkesinde muhafaza etmesi hiç dikkate alınmamıştır. Üyelik için büyük bir pişkinlikle destek beklenmiştir.
Bu ülkelerin Türkiye’nin itirazına karşılık, tehdit ve şantaja varan tepkileri, ambargo uygulanmasına kadar uzanan talepleri, Türkiye’yi nasıl gördüklerinin bir yansımasıdır. Finlandiya’nın “ben az yaptım, İsveç daha fazla yaptı” şeklindeki sözleri ise, tam bir garabettir ve yapılanların ikrarıdır.
Türkiye’nin bu itirazına karşı PKK terör örgütü sempatizanlarının İsveç’te yaptığı gösteriler ise tam bir skandaldır.
Birçok NATO üyesi ülke, Türkiye’nin itirazından vazgeçeceğini, hatta pes edeceğini söyleyecek kadar ileri gitmiştir.
***
>Türkiye sonuna kadar haklıdır. İtirazının arkasında durmalıdır. Geçmişte yaşanan örneklerden ders almalı, görüşmelerde verilecek sözlere itibar etmemeli, net olarak sonuçların tamamını görmelidir.
>ABD’nin, NATO’nun lideri edasıyla, her isteğinin yerine getirilmesinin mümkün olmadığı ortaya konmalıdır. Özellikle güvenliğin pazarlık konusu yapılamayacağının altı çizilmelidir. Kendisinin de PYD/PKK’yı desteklediği hatırlatılmalıdır.
>NATO anlaşmasının en önemli kriterinin “dayanışma” olduğu hususunda, Türkiye aleyhinde hareket eden NATO üyelerinin dikkati çekilmelidir.
>ikinci bir “Rahip” olayı yaşanmaması temennimizdir.