ANALİZ /// SADİ ÖZGÜL : Makyavelist Başörtücülük

Özel Buro Grubu'na
Hoş Geldin!

İçeriklerden anında haberdar olmak için mail sistemine abone olmak ister misiniz?

SADİ ÖZGÜL : Makyavelist Başörtücülük

Geçtiğimiz günlerde İBB meclisinde ilginç bir tartışmanın görüntülerini hayretle izledik.
Bir önceki İBB yönetimi döneminde, kişi başı 2 milyon ₺’nin çok çok üstünde fazla burs alan üç AKPartili kadın yönetici için yapılan eleştirilere karşı; “Üçü de başörtülü, bunları başörtüsü düşmanlığınızdan yapıyorsunuz” diyerek savunmuş bir AKPartili üye.
Bu sözleri söyleyen İBB meclisinin AKPartili üyesine;
* Başörtüsünün izzet ve şerefini ayaklar altına almak uğruna hırsızlığı örten bir araç gibi kullanan AKPartisi zihniyetinin ta kendisidir desek haksızlık etmiş olur muyuz? * Bu alçaklıktır. Başörtüsünü istismar etmektir. İnsan bunların başörtüsüne yaptığı zulmü, eski CHP bile yapmamış olabilir diye düşünmeden edemiyorsa, haksızlık etmiş olur muyuz?
Belki bu soruyu 20 yıl önce sorsaydık “haksızlık ediyorsunuz” derdiniz. Ama bugün öyle bir noktaya geldik ki; “az bile soruyorsunuz!” diyenleri görürsek şaşırmayacağız.
Eğer Allah’ın emri olan başörtüsü, yapılan bu hırsızlığı örten bir araç olarak kullanılmak isteniyorsa ve “sözde” İslami camiaya ait sivil toplum platformlarından, derneğine, vakıflarına, cemaatleri ile tanınmış yazar ve çizerleri ile topyekün ayağa kalkarak buna itiraz etmiyor sessiz kalmayı tercih ediyorsa orada önce ahlak ve maneviyattan sonra da İslamiyetten ve Müslümanlıktan bahsedilebilir mi?
* Aksine orada sözde İslami camianın, sözde dindarlarının varlığından söz edilebilir. * Üstüne birde sözde muhafazakar camianın topyekün dindar değilde aslında dinidar makyavelist olduğundan bile söz edilebilir!
Bu zamana kadar bunlardan biri çıkıp da; “bacılarımızın, kızlarımızın, hatta hepimizin baş örtüsünü kullanarak adam başı 2 milyon ₺’den çok daha fazla parayı çalmayı/çaldırmayı kesinlikle kabul etmiyoruz. Bunu yapanlar kesinlikle bizden değillerdir” diye herhangi bir basın açıklaması yaptılar mı?
Tabii ki hayır. O süslümanlar, sanki İslam Peygamberinin; “hırsızlık yapan kızım Fatma da olsa onu cezalandırırım” dediğini yok farz ederek, sessiz durarak bu hırsızlığı onaylamayı seçtiler.
Yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali; “bari siz yapmayın bu başörtüsü düşmanı CHP zihniyetinin ekmeğine yağ sürmeyin” diyerek bu hırsızlığın üstünü örtmemiz için akılları sıra bizden üstü kapalı destek istiyorlarsa onlara verecek cevabımız; “Hadi oradan narkozcu, hokkabaz soytarılar sizi. Başka kapıya gidin” olurdu.
CHP gerçekten bunları başörtüsü düşmanlığından mı yapıyor tam bilemiyoruz. Ama İslami camianın bir mensubu olarak makyavelist başörtüsü anlayışına dönüşen hallerine düşmanım.
Evet! Düşmanlıktan dolayı bu eleştirileri yapıyorum. Ama tek farkla. Bu üç kadının başörtüsünü inançlarından ötürü değil, soygun istismarı amaçlı takanlardan olduğu sonucuna vardığımız için düşmanlığımız sadece o kadınlara ve onlarla aynı zihniyete sahip olanlaradır. Doğru olanda budur zaten.

Bu olup biten arsızlığı şaşkınlık ve kızgınlıkla izleyenler; “Bu sözleri söyleyenler ve sessiz kalarak onaylamayı seçenler nasıl bir zekaya sahip?” diye sormaya başlayacaklardır.
Onların cevap bulmalarına şu önemli detayla biraz da olsa yardımcı olmak isterim.
Üniversite sınavında barajı kaldırıp, kâr güden AKP tipi yandaş vakıf üniversitelerinin boş kontenjanlarını doldurmak için parayı bastıran zenginin, ortanın da altında zekalı ve düşük kapasiteli çocuğunu avukat, hâkim, doktor, mühendis, bürokrat, kaymakam ve valiler olarak aramıza salarak devletin idari bürokrasinin içine yerleştirerek Türkiye toplumunu ve devletin idari mekanizmasını iyice çürütmüşlerdir.
Bütün uğraşları, ayakları baş ve başları ayak yapmaktı. Nitekim yaptılar da… Zaten işgalciler de istila ettikleri ülkelerde, kâr amaçlı ve diploma güdümlü seri adam üreten vakıf üniversitesi mezunu devşirilmiş ayak takımına yaslanarak aynısını yaparlardı…
Tabii ki, bu düşünce yapısı bir anda oluşmadı. Günümüz sözle İslami camiasının şöyle bir düşünce yapısı vardır artık.
Türkiye’de rejim Kemalisttir. Her ne kadar günümüzde idarede Müslümanlarda olsa da, idare esnasında oluşabilecek haramsal mevzular, idarenin başındaki Müslümanlara değil, Kemalist rejimin amel defterine yazılır…
Şaşırdınız değil mi?
Peki öyleyse bu akçeli işlerde sözde Siyasal İslamcılara yol gösteren makyavelist düşüncenin içimizdeki temsilcisi kim?
Bu soruya doğru cevap vermek için önce Makyavelizm’in ne olduğu iyi anlamak gerekiyor!!
Makyavelizm, İtalyan düşünür ve politikacı Niccolò Machiavelli’nin düşünceleri üzerine kurulu bir yaklaşımdır. Makyavelizm bir çok alanda vardır. Hatta ekonomide bile vardır. Bu yazının konusu siyaset olduğu için siyaset ve psikoloji alanı üzerinden anlatmak daha doğru olacaktır.
Makyavelizm (siyaset); Devlet yönetimi ile ilgili düşüncelerinin temelini Prens adlı kitabında açıklamıştır. Devleti yöneten prensin duygularına kapılmadan ve acıma duygularını bir kenara bırakarak devleti yönetmesi gerektiğini belirtmiştir. Gerektiğinde bir insanın devlet tarafından öldürülmesinin ve zindanlarda çürütülmesi çok daha fazla insanın yaşamasını sağlayacağını belirterek prense öğütler vermektedir. Temelinde bu görüşlere paralel olarak başka bir bakış açısı da “Amaca ulaşmak için her türlü araca başvurmanın uygun olduğu…” savıdır.
Makyavelizm (pisikoloji); kişilik psikolojisinde kişiler arası manipülasyon, duygusal soğukluk ve ahlakî kayıtsızlık ile karakterize edilen psikolojik bir özelliktir. Makyavelizm, narsisizm ve psikopati ile birlikte karanlık üçlü özelliklerden biridir.
Tam da uyum sağlıyor yaşadıklarımızı anlatmaya…
Soruyu tekrar soralım;
Akçeli işlerde sözde Siyasal İslamcılara yol gösteren makyavelist düşüncenin içimizdeki temsilcisi kim?
Temsilcileri çoktur. Ancak onlarda; “Türkiye’de rejim Kemalisttir. Her ne kadar günümüzde idarede Müslümanlar olsa da, idare esnasında oluşabilecek haramsal mevzular, idarenin başındaki Müslümanların değil, Kemalist rejimin amel defterine yazılır” diyen kişi umre ve hac paralarını çaldığı ve yargılanıp ceza almaktan korktuğu için İngiltere’ye kaçıp İngiliz pasaportuyla dünyanın bir çok ülkesine seyahat edip, bunu da ballandıra ballandıra anlatan tescilli Nato’nun Yeşil Kuşak soytarılarından Yunan ve İngiliz muhibbisi fesli maymundan başkası değildir.
Akçeli hileli işlerde seviyeyi her gün biraz daha yükselten sözde Siyasal İslamcı özde ise Makyavelist olan dinidarların beslendiği kaynaklardan biri de işte bu insani ve İslami olmayan anlayıştır.
Olup bitenlere üzülmemek kızmamak elde değil!!
28 Şubat öncesindeki ve sonrasındaki süreçlerde başörtüsü ve İmam Hatip okullarına özgürlük diye verdiğimiz mücadeleyi bu süslümanlar taktığı başörtüsü altında soygunlar yapsınlar ve makyavelist dinidar olsunlar diye vermedik. Vah emeklerimize !!
Nereden bilebilirdik, bunların 28 Şubatın günümüzdeki devamı olan Soros’un fonladığı sözde siyasal İslamcıların tarafından böyle devşirileceklerini…
Lanet olsun tüm başörtüsü istismarcılarına ve onu savunuyormuş gibi yapan hokkabazlara.
Bu kısa yazıma son verirken; hem İslam hemde Batı medeniyetinden iki önemli sözü paylaşmak istiyorum;
Hz. Ömer: “Ey insanlar! Sakın bir adamın orucu ve namazı sizi aldatmasın. Bir kimsenin güvenilir olup olmadığını öğrenmek için konuştuğu zaman doğru söyleyip söylemediğine, kendisine bir şey emanet edildiğinde ona hıyanet edip etmediğine ve menfaat anındaki tavrına bakın!” demiştir.
Batı medeniyetin ünlü felsefecilerinden düşünür voltaire ise; “Söz Konusu Para Olunca, Herkesin Dini Aynıdır” demiştir.
Velhasılı kelam; AKP tipi sözde siyasal İslamcı özde ise Soros’un; Devşirilmiş hileli akçeli işlerde uzmanlaşmış ve bu uzmanlıklarını da ülkemizde normalleştirme gayretleri için harıl harıl çalışan makyavelist çocukları ülkeyi işte bu hale getirmişlerdir.
Vesselam … Sadi ÖZGÜL

Özel Buro Grubu'na
Hoş Geldin!

İçeriklerden anında haberdar olmak için mail sistemine abone olmak ister misiniz?

Popüler Yazılar